30 Haziran 2018 Cumartesi

Hüsnü MERDANOĞLU, Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi-İnsani değerler, etik unsur, esas prensip ana ilkeler komisyonu, dönem çalıştayı Sözcüsü (Ankara. 27 Haziran 2018 Çarşamba)

A-ANAYASA VE DEVLET SORUNU:
B-ULUSLARARASI İLİŞKİLER VE DIŞ POLİTİKA

Hüsnü MERDANOĞLU
Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi (İnsani Değerler, Etik Unsur, Esas Prensip ve Ana İlkeler Komisyonu) Dönem Çalıştayları Sözcüsü
Devletin demokrasi esaslarına göre çalışması cumhuriyet rejiminin özüne ve ilkelerine hiçbir zaman aykırı olmamak zorundadır. Ulus devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin merkezi ve milli yapılanmalarını güçlendirecek bir milli idari reforma acilen gerek vardır. Ayrıca, I921 anayasasının uygulanması sırasında kurucu idarenin devletin taşra örgütünü denetlemek üzere tesis ettiği umumi müfettişlik kurumu yeni dönemde genel valilik olarak gündeme getirilerek, yerel yönetimler bakanlığı ile yerel yönetimler arasında bir uygulama köprüsü kurulacaktır.
Bu nedenle, acilen yeni bir kanun çıkartılarak bütün şehir uygulamalarına son verilecek ve Avrupa’da uygulanmayan yerel yönetimler özerklik şartının Türkiye’de kabulü ve hayata geçirilmesi kesinlikle önlenecektir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle birlikte, merkezi idarenin taşra örgütlenmesi de gündeme getirilecek milli idari reform sayesinde yeniden ele alınarak üniter devlet modeli çizgisinde güçlendirilecektir.
Yargı en üstteki yüksek organlardan en alttaki birinci derece mahkemelerine kadar her türlü siyasal baskı ve yönlendirmenin dışında hareket ederek, siyasal iktidarlar üzerinde hukukun denetimini kuracak; I961 anayasasında var olan çift meclis sistemi, siyasal iktidarın denetimi ve frenlenmesi için batı ülkelerinde olduğu gibi cumhuriyet senatosu yeniden tesis edilecektir.
Milli idari reform ile devlet yapısı daha da büyütülerek güçlendirilirken yeni bakanlıkların kurulmasına da öncelikle yer verilecek. Bunun için çeşitli bölgelerdeki etnik ve alt kimlikçi yapılanmalara karşı birliğin korunması doğrultusunda üst kimlik olarak Türklüğü benimsemiş vatandaşların devreye girerek, ülkede kopma eğilimlerine karşı denge kurmaları sağlanacaktır. Türklerin Türkiye’ye yeniden yerleşmeleri sağlanarak Türk toprakları ile Türk vatandaşları arasında kopmaz bağlarla yeni birliktelik devletin yeni bir yaklaşımı olarak geliştirilecektir.
Ankara merkezli yeni bir yapılanma planı sayesinde, Türklerin Türkiye’nin her köşesine yeniden dengeli bir biçimde yerleşmeleri sağlanarak, yeni kurulacak Göç Bakanlığı aracılığı ile iç ve dış göçler yolu ile yeni gelen insan topluluklarının ülkenin bütünleşmesine katkı sağlayacak düzeyde bir yeni yapılanmanın önü açılacak. Aynı bölgede kurulmuş olan Türk devleti de benzeri önlemleri alarak ülke ve devlet birliğini koruma hakkı kullanılacaktır. Zira üç kıta arasındaki merkezi alandaki emperyal gelişmeler ve nüfus hareketlerinin yeni devlet yapılanmalarını zorladığı için merkezi konumdaki Türk devletinin varlığını sürdürebilmek için kendini koruyucu önlemler alması sağlanacaktır.
B- ULUSLARARASI İLİŞKİLER VE DIŞ POLİTİKA
Dünyanın orta alanındaki yeni devletleşme projelerine karşı, Türkiye’nin öncülüğünde bölge devletlerinin bir araya gelerek dayanışma içerisinde Avrupa Birliği ya da Afrika Birliği gibi, aynı yönde Merkezi Devletler Birliğinin oluşturulması sağlanmaya çalışılacak; İngiltere’nin Yakın Doğu Konfederasyonu, ABD’nin Büyük Orta Doğu, İsrail’in Büyük İsrail Projelerine karşılık, Türkiye Cumhuriyeti de kurucu önder Atatürk’ün yolundan giderek, bölgenin diğer önemli devleti İran ile bira raya gelerek yeni bir Sadabat Paktını “Merkezi Devletler Birliği” olarak ortaya koyacaktır..
Ayrıca ikinci Bakü Kongresi toplanacak ve soğuk savaş sonrası dönemde merkezi alandaki devletlerin bir araya gelerek kendi ve bölge güvenlikleri için bir bölgesel ittifakın temelleri atılacak. Bakü merkezli bölgesel ittifakta Türk-İran ortaklığının temelini oluşturacağı bir bölgesel birlik içinde Irak, Suriye, Azerbaycan ve Gürcistan gibi komşu ülkeler katılacak. Altı bölge devletinin oluşturacağı merkezi Devletler Birliğinde NATO benzeri bir güvenlik örgütlenmesi CENTO adı ile yapılandırılacaktır. Böylece ikinci kez merkezi devletler bir güvenlik örgütünün şemsiyesi altında toplanarak hem bölgesel teröre, hem de üçüncü dünya savaşı girişimlerine karşı çıkabileceklerdir.
Merkezi alandaki çekişmeler sonucu terör giderek bir üçüncü dünya savaşını tırmandırırken, Atatürk’ün ana ilkesi olan “yurtta ve dünyada barış” ilkesi bu kez komşular arasındaki iyi ilişki ve dayanışma sayesinde Orta Doğu bölgesinde istikrar sağlanacak. Böylece, doğu ve batıda oluşan sekiz büyük millet imparatorluğunun orta dünyayı ele geçirmelerini önleyecek bir büyük devlet yapılanması sayesinde merkezi alana sürdürülebilir barış getirilebilecektir.
Sovyetler Birliği zamanında dış dünyaya kapalı kalan Türk dünyası ile yakın ilişkilerin önümüzdeki dönemde öncelikli olarak ele alınacak ve Türkiye’nin doğru çizgide doğuya açılımının Türk dünyası üzerinden sağlanacaktır. Türkiye kesinlikle Türk dünyası üzerinden doğuya açılmalıdır. Türkiye dünyanın jeopolitik merkezinde yer aldığı bilinci ile hareket ederek doğu-batı ve kuzey-güney dengelerine dikkat etmek zorundadır. Türkiye AB’ne üye alınmayacağını bilerek Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini geliştirecek, Avrupa dengelerini Arap ve İslam ülkelerine karşı kullanabilecek düzeyde esnek bir diplomasi ile bulunduğu yerdeki güçlü konumunu koruyacaktır. ABD ile ilişkilerde Türkiye’nin hiçbir zaman askeri üs ya da sınır karakolu olarak kullandırılmayacak, savaş alanlarına piyon ya da taşeron olarak sürülmesine izin verilmeyecektir.[[A-ANAYASA VE DEVLET SORUNU / B-ULUSLARARASI İLİŞKİLER VE DIŞ POLİTİKA]]-27 Haziran 2018 – Hüsnü MERDANOĞLU, Cumhuriyetçi Demokratlar Hareketi...

19 Mayıs 2018 Cumartesi

KEMALİST YAKLAŞIM "HÜSNÜ MERDANOĞLU" YURTTA SULH, CİHANDA SULH

Hüsnü MERDANOĞLU Kimdir?

1951 yılında Şarkışla’nın Kaymak köyünde doğdu.
Ankara İktisadi Ticari ilimler Yüksek Okulu ile Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Uzmanlık bölümünü bitirdi.
İş yaşamı yanında, Atatürkçülük konusunda araştırma ve incelemeye yoğunlaştı.
Atatürkçü Düşüncenin (Kemalizm’in) yurttaşlarımız tarafından olabildiğince doğru anlaşılması için yurdumuzun birçok yöresinde konferanslar verdi ve bu doğrultuda birçok dergide çok sayıda makalesi yayımlandı.
1-“Tarihi Gerçekler Işığında Atatürkçü Düşüncenin Evrenselliği” (Kendi yayını, Ankara, 1999),
2-“AB Üyeliğine Atatürkçü Yaklaşım” (Küreselleşme Sürecinde Atatürkçü Düşünce, Güldikeni Yayını, Ankara, 2001),
3-“Ulusal Kurtuluş Süreci ve Kuvayı Milliye“ (Ümit Yayıncılık, Ankara, 2006),
4-“Kemalizm ile AB’nin Çelişkisi” (Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları, Antalya, 2006)
5-“Kemalizm ile Bütünleşen Alevilik” (Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları, Antalya, 2009) (baskı aşamasında),
başlıklarını taşıyan kitapları yayınlandı.
Ülkemizin ulus devlet bütünlüğü ve üniter yapısının korunması, ülke yönetiminin Kemalist ilkeler doğrultusunda yönetilmesi için durumdan görev çıkararak, yazılar ve kitaplar yazmayı sürdürmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, devletimizin kurucusu Atatürk’ün hedeflediği; tam bağımsız, ulusal egemenliğe dayalı, ulus devlet bütünlüğü içinde, çağdaş dünya devletleri düzeyinde var olabilesi için, ülkemizin Kemalist (Atatürkçü) Devlet modeline bağlı kalmayı sağlamaya yönelik olan amacıma ulaşmak için; sitede yer alan ve bugüne dek yazdıkları yazılar, yayınladıkları kitaplarla belirttiğim amaçlar doğrultusunda ürünler veren yazarların, yazılarının sitede yer almasına özen göstereceğim.

18 Mayıs 2018 Cuma

GÖREVİMİZ: "YURTTA SULH, CİHANDA SULH"

GÖREVİMİZ

Amacımı gerçekleştirmek için yasaların öngördüğü düzeyde, sorumluluk ruhu taşıyan duyarlı yurttaşlık görevini yerine getirmektir.

Amacım Nedir?

Yeryüzünün sayılı devletlerden biri iken, duraklama ve gerileme döneminde yabancı ve azınlıkların güdümüne giren Osmanlı İmparatorluğu yöneticiler, dış devletlerden ve azınlıklardan borç almaya alışmakla birlikte, başkalarından emir almaya da alışarak, devleti “Hasta Adam” durumuna düşürmüşlerdir.

Sonuç olarak; Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı sonrasında paylaşılmaya hazır bir devlet konumuna düşürülmüş ve “Mondros Mütarekesi” olarak bilinen 30 Ekim 1918 tarihinde kabul edilen paylaşma belgesi ile defin belgesi düzenlenen “Hasta Adam” tarihe gömülmüştür.

Atatürk’ün öcülüğünde örgütlenerek Kuvayı Milliye’yi (Ulusal Güçleri) kuran Türk halkı, emperyalist güçlerin paylaşım belgelerini yırtarak, tam bağımsızlığa, ulusal egemenliğe ve ulus devlete dayalı çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.

Emperyalizme karşı verdiği savaşı kazanan ve örnek bir devlet kuran Atatürk’ün devlet yönetim anlayışından rahatsız olan egemen güçler, özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’nin kurulu olduğu bölgeye yerleşerek, müttefik görünümü altında Türkiye’nin önünü keserek diğer ezilen uluslara örnek olasını engellemeye çalışmaktadırlar.

Bu bağlamda; kalkınma hızımız Dünya Bankası öncülüğünde engellenmiş, ekonomi yönetimimiz aynı güçlerin kontrolü altında bulunan IMF’ye bırakılmış, onca olanaksızlıklara rağmen, ekonomik, sosyal, siyasi, askeri ve bölgesel barışın sağlanması yönünden elde edilen başarılar görmezden gelinerek, ülkemizin geleceği Avrupa Birliği’ne tam üye olmaya hedeflenmiştir.

Bu koşullar karşısında, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden tam bağımsız, ulusal egemenliğe dayalı, ulus devlet bütünlüğü içinde, çağdaş dünya devletleri düzeyinde var olabilesi için; Kemalist (Atatürkçü) Devlet modeline bağlı kalmak zorunluluğu bulunmaktadır.

İşte bu zorunluluk nedeniyle, Anayasamız “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir” hükmü doğrultusunda ve yasalarımızın ön gördüğü çerçeve içinde, halkımızı aydınlatmayı yurttaşlık görevi bilmekte ve amaç edinmekteyim.